Created by Beyhan Kurt
over 2 years ago
|
||
ağız 'Ağzından nefes al.'
alın 'Alnında bir leke var.'
ara sıra 'Toplantılara ara sıra eşi de katılıyor.'
aracı 'Bütün anlaşmaları bir aracı olmadan yaptı.'
ateş 'Ateşi düşene kadar yanında kalın.'
avuç 'Bir avuç toprak için çok kan döküldü.'
ayak bileği 'Futbolcu maçta ayak bileğini burktu.'
ayak parmağı 'O kadının ayak parmağı kanıyor.'
ayak 'Sen hiç altı ayaklı bir hayvan gördün mü?'
az 'Çok az vaktimiz var.'
bacak 'Asker savaş sırasında bacağını kaybetti.'
bakış 'O, benim hayata bakışımı değiştirdi.'
baş 'Bir protestocu polisin başına taş attı.'
baş parmak 'Baş parmağınız hala ağrıyor mu?'
bazı 'Otobüs durağında bazı insanlar bekliyor.'
bel 'Kızın beli 60 cm.'
bile 'O aptal adam bile bu soruya cevap verdi.'
bilek 'Dünden beri bileğim ağrıyor.'
birçok 'FSI'da birçok diplomat var.'
boğaz 'Yarın boğaz ameliyatı oluyorum.'
boy 'Kızın boyu kaç cm?'
boyun 'Boynunun etrafında bir ip vardı.'
bu kadar 'Bu kadar alışveriş yapma!'
bulvar 'Wilson Bulvarı'ndan sağa dönün.'
bütün 'Bütün parasını kumarda harcadı.'
can 'Şair can hakkında bir şiir yazdı.'
canım 'Erkek arkadaşım canımı acıttı.'
çene 'Tıraş olurken çenesini kesti.'
daha 'Bana biraz daha kağıt getir.'
dakika 'Sunumda 10 dakika konuşun.'
damla 'Yaprakların üstünde birkaç yağmur damlası vardı.'
dirsek 'Bazı hayvanların dirseği yok.'
diş 'Dişim çok ağrıyor.'
diye ''İlk önce bu sistemi anlamak lazım diye konuştu."
diz 'Çocuk düştü ve dizi kanadı.'
dudak 'Kırmızı dudaklı kız dışarı çıktı.'
düzenli 'Onun odasını temizlemek çok kolay, çünkü düzenli.'
eğer 'Eğer hava güzelse, şarap getirin.'
eğitim 'Herkesin eğitime ihtiyacı vardır.'
ehliyet 'Ehliyetsiz araba kullanma!'
el 'Elinde ne var?'
emir 'Askerlere emir verildi. '
et 'Bu kasaptan et alma!'
faydalı 'İngilizce öğrenmek şimdi çok faydalı.'
fazla 'Seni çok fazla acıtmayacak.'
göğüs 'Artık göğsü acımıyor. '
güç 'Pilot olmak güç.'
hep 'O hep en iyisini yapar.'
hızlı 'Arabayı fazla hızlı sürmeyin!'
hikaye 'Bu hikayeyi çok sevdim.'
ısrar 'Arkadaşım ısrar etti, bu yüzden gittim.'
iri 'Erkekler kadınlardan daha iridir.'
işaret 'O, dünyanın sonu için bir işaret.'
kadar 'Param bitene kadar piyango oynadım.'
kalın 'Kalın kitap okumayı sevmiyorum.'
karı 'Ali'nin karısı kim?'
karıkoca 'Karıkoca yeni bir ev aldı.'
kaş "Bu sene kalın kaş moda."
kez 'Onlara kaç kez söylemem gerek?'
kilo 'Pardon, zeytinin kilosu kaç lira?'
koku 'Bu parfümün kokusu daha güzel.'
kol 'Kolunda dövmesi var.'
Kraliçe 'Kraliçe Elizabeth çay partisine katılmadı.'
kulak 'Ablamın kulağı büyük.'
limon 'Bu limon daha sarı.'
maaş 'Maaşın ne kadar?'
mide 'Midesinde problem yok.'
nane 'Hasta kadın nane çayı içti.'
ne kadar 'Peynirin kilosu ne kadar?'
o kadar 'Kız o kadar çok konuşmuyor.'
ona 'Lütfen ona bir şans daha verin.'
ondan 'Ondan hiç haber almadım.'
öksürük 'Geceleyin çok öksürdü.'
öyle 'Öyle mi yaptın?'
parmak 'Çünkü, onun parmağı kırık.'
pazar 'Pazar yolun karşısında.'
rejim 'Zayıflayana kadar rejim yaptım.'
saç 'Saçını kestirdi.'
sert 'Torununa çok sert davranma!'
sırt 'Doktor hastanın sırtını dinledi.'
şık 'O her zaman herkesten daha şık.'
şurup 'Bu şurubu çocuklara vermeyin.'
taze 'Bu markette daha taze meyve var.'
uygun 'Dinini eleştirmek hiç uygun değil.'
yavaş 'Hırsız çok yavaştı.'
yıldız 'Gökyüzünde çok yıldız var.'
zevkli 'Futbol oynamak çok zevkli.'
ağlamak 'Bebek bütün gece ağladı.'
ağrımak 'Eşimin bütün gece başı ağrıdı.'
almak 'Ekmeği sağdaki marketten al.'
alırdım 'Bayramda çocuklara hediye alırdım.'
anlatmak 'Dün neler yaptığımı anlatmak istiyorum.'
atmak 'Çöpleri yere atmayın.'
bırakmak 'Bugünün işini yarına bırakma!'
dekore etmek 'Evimi dekore etmek istiyorum.'
denemek 'Bu işe girmek için her yolu denedim.'
dilemek 'Noel'de Noel Baba'dan ne dileyeceksin?'
dinlemek 'Ailenizi dinleyin!'
dinleyelim 'Lütfen dersi dinleyelim.'
dokunmak 'Bu kediye dokunabir miyim?'
durmak 'Kırmızı ışıkta dur!'
duymak 'Ne duymak istiyorsunuz?'
düşmek 'Can düşünce hiç ağlamıyor.'
eskimek 'Kıyafetlerim artık çok eskidi.'
geçmek 'Karşıdan karşıya dikkatli geçin.'
girmek 'Bu kapıdan girmek yasak.'
gülümsemek 'Gülümseyince çok güzel oluyorsun.'
heyecanlanmak 'Kızı mezun olunca annesi çok heyecanlandı.'
ısınmak 'Bu kışın nasıl ısınacağız?'
istemek 'Onunla evlenmek istemiyor.'
kapamak 'Yatmadan önce ışıkları kapayın!'
kaybetmek 'Galiba yolumuzu kaybettik.'
kızmak 'Dişçiye neden kızdın?'
kiralamak 'Bu mahalleden ev kiralamayın!'
koklamak 'Güller çok güzel kokuyor,koklayın!'
koymak 'Kitaplarını alınca odana koy!'
kullanmak 'Bu telefonu kullanmayın.'
maaş almak 'Babam her zaman maaşını alınca bize şeker alır.'
merak etmek 'Beni hiç merak etme!'
mesaj bırakmak 'Sinyal sesinden sonra lütfen mesaj bırakın.'
öksürmek 'Biraz öksürüyorum.'
sapmak 'Atatürk Bulvarı'ndan hemen sola sapın.'
saptamak 'Öğretmen konuyu saptadı.'
soğumak 'Dün akşam hava soğudu.'
tartışmak 'Sizinle bu konuyu tartışmak istemiyorum.'
tekrar etmek 'Tekrar eder misiniz,lütfen?'
vurmak 'Kadınlara vurmayın!'
diye ''Amerika fırsatlar ülkesi diye anlattı."
herhalde ''Herhalde beni görmek istemiyor."
ne güzel ''Sizi görmek ne güzel!"
o sıralarda ''O sıralarda ben hala Ankara'daydım."